Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, Ayetullah Alireza Arafi 12 Eylül 2025 Cuma günü Kum’daki Musalla Camii'nde kıldırdığı Cuma namazı hutbesinde, yeni öğretim yılının okullar, üniversiteler ve ilim havzalarında başlamasına işaret ederek şöyle dedi:
“Bu üç kurum (okullar, üniversiteler ve ilim havzaları) bir aydınlık üçgenin köşeleridir ve toplumun saadeti bunların gelişmesi ve dinamizmine bağlıdır. Eğitim, havza ve üniversitesi başarılı olan bir toplumun geleceği de iyi olur.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle açıkladı: “Bu üç bilimsel ve kültürel kurumun görevi çok zordur. Eğitim ve öğretim düşüncenin, kültürün ve geleceğin temel taşıdır. İlgili yetkililerden beklenen; eğitim ve öğretimde beş temel alanı esas almalarıdır: Öğrencilerin fikrî ve ilmî gelişimi için ilmî eğitim; bu büyük toplumun ruhî, ahlakî ve manevî terbiyesi; hayatın içinde etkin olabilmeleri için beceri ve mesleki eğitim; topluma faydalı bireyler yetiştirmek için sosyal eğitim; İran ve İslam’ın geleceği için siyasî, devrimci ve medeniyet eğitimi.”
Ayetullah Arafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Üniversiteler bütün bunların yanında toplumun saadeti için büyük sorumluluklar taşımaktadır. Havzalar da ağır bir yükün altındadır; çünkü tarih boyunca toplumun yüceliş ve gelişmesinin temel direği olmuşlardır. İnkılap Lideri’nin ‘öncü ve örnek havza’ mesajı da bizim omuzlarımıza büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bu üç kurum, eğitim yılı başında ilmî ve ahlakî bir cihad, bir coşku ve azme muhtaçtır; onların asıl destekçisi ise ailelerdir. Aile, genç neslin sağlığının ve bu ilmî kurumların ilerlemesinin temel dayanağı ve asli unsurudur.”
Hangi sanat kutsaldır?
Ayetullah Arafi, Sinema Günü ve Fars Şiiri ile Edebiyatı Günü’ne işaret ederek şöyle açıkladı:
“Sanat çok büyük bir konuma sahiptir; sanat yücedir, insanı inşa eder ve toplumu ileriye götürür. Ancak bu sanat Hollywood tarzına dönüşür ve fesat ile ahlaksızlığa hizmet ederse toplumun temelini sarsar. Sanat, eğer kutsal hedeflerin yoluna girerse kutsal bir iştir.”
Kum Cuma İmamı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorumlu kurumlar ve sanatçılar değerli bir sanat üretmeye, toplumsal sanat yaratmaya gayret etmelidir. Öyle bir sanat ki onda dinî ölçüler gözetilsin, kutsal bir sevinci ve ilahî ideallerin yolunu taşısın. Bu sanat İslâm’ın istediği sanattır. Eğer sanatı nefsin arzularına ve şeytanî amaçlara bırakacak olursak sadece faydasız olmakla kalmaz, toplumu da düşüşe sürükler.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle ekledi: “Batı, sanatıyla dünyayı nefsanî arzuların yoluna soktu. Biz başka bir sanatın temelini atmalıyız. İslam İnkılâbı sanatta bir devrim yaptı ama doğru ilerlemedi; çalışmak ve bozulmalarını önlemek gerekir.”
Ayetullah Arafi şöyle açıkladı:
“Her zaman eğitim, üniversite ve dinî havzalar konusunda Batı’yı tanımanın bizim görevimiz olduğunu vurguluyorum. Batı’da bazı ilerlemeler vardır ve biz bunlara saygı duyarız; ancak Batı’nın iç yüzü habistir (kötüdür)."
Siyonist Rejimin Katar'a saldırısı
Kum Cuma İmamı, Siyonist rejimin Katar’a saldırısı hakkında şöyle dedi:
“Katar, ABD ile ittifakı olan ve büyük bir Amerikan üssü bulunduran bir ülkedir. Bu saldırı, son iki yıldaki olayların devamı olarak Batı’nın müstekbir yüzünü ve Siyonist rejimin gerçekliğini daha da ortaya koydu.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle devam etti:
“İsrail rejiminin ‘Nil’den Fırat’a’ planını sürdürdüğü artık ortaya çıktı. Eskiden çoğu kişi buna inanmıyordu ama bugün bunu kendileri ifade ediyor. Bu rejimin liberal olmadığını, yanlış bir dinî taassubu takip ettiğini, müzakere ederken aynı anda saldırılar düzenlediğini ve resmî terörü bir slogan hâline getirdiğini gördük.”
Kum Cuma İmamı hatırlattı:
“İslâm ülkeleri uyanık olun; eğer durmaz, direnmez ve direnişi silahsızlandırırsanız siz de zarar görürsünüz. Onlar düşünceleri ayırmıyor; bizden ya teslimiyet ve zillet ya da yok oluş istiyorlar. Müzakerelerin reddi, direnişin silahsızlandırılması ve iki devletli çözümün reddi bugün milletlerin gözü önündeki açık gerçeklerdir.”
İlim Havzaları Müdürü vurguladı:
“İran, geçmişte olduğu gibi bugün de dünya şeytanlarına ve Siyonist rejime karşı direniş ve dayanışma çizgisinde kararlılıkla durmaktadır.”
Nehcü’l-Belâğa’da Câhiliye Toplumunun Tasviri
Ayetullah Arafi hutbenin birinci bölümünde Hz. Peygamber’in (s.a.a) doğumunun 1500. yıldönümüne işaret ederek şöyle dedi:
“Peygamber Efendimiz (s.a.a) 40 yaşında peygamber olarak görevlendirildi, 13 yıl Mekke’de bulundu ve 53 yaşında hicret etti.”
Kum Cuma İmamı, şöyle devam etti:
“İmam Ali (a.s.) Nehcü’l-Belâğa’da 40’tan fazla yerde Peygamber’den (s.a.a) bahsetmiş ve yaklaşık 10 hutbede câhiliye toplumu, bi’set dönemi ve o günün sosyal ortamına dair bir tablo sunmuştur ki bu tablo kapsamlı, canlı ve ilham vericidir.”
Kum Cuma İmamı şu noktaya değindi:
“Peygamberimizin bi’setinden önceki döneme ‘câhiliye dönemi’ diyoruz. Bu dönemin unsurlarını ve hazırlayıcı faktörlerini tanımak günümüz için de yol göstericidir. İmam Ali’nin (a.s.) câhiliye toplumu ve bi’set dönemi dünyasına ilişkin tasvirleri iki kısma ayrılır. Birinci kısım Mekke, Medine ve Hicaz’ın toplumsal yapısına dair sosyolojik tasvirdir; bu kısım daha sınırlı bir yer tutar.”
Ardından şöyle açıkladı:
“Arap Yarımadası kadim ve parlak bir geçmişe sahipti; Allah’ın elçilerinin gönderildiği bir yerdi ve İbrahim Halilullah’ın hatıralarını taşıyordu. Bu tarihî, ilahî ve manevî geçmiş değerliydi; ancak bi’set döneminde toplum en kötü çöküş şartlarını yaşıyordu. Kültür, gelişmiş toplum, devlet, yönetim ve sosyal düzen adına bir iz yoktu. O kadar anti-değer hâkimdi ki putperestlik Kâbe’nin geçerli parası gibiydi ve kabilecilik tüm topluma hâkimdi. Ahlâk, maneviyat ve tevhid değerlerinden, üstelik tevhidin merkezi olan bir coğrafyada eser yoktu.”
İslâm’ın İlk Mucizesi
Kum Cuma İmamı şöyle dedi:
“Maddî açıdan da ne gelişmiş bir ekonomi, ne güçlü bir devlet, ne de dikkate değer bir toplumsal ve siyasî güç vardı. Fakat İslâm Peygamberi 25 yıldan az bir sürede bu ortamı önde gelen bir topluma, örnek bir devlete ve medeniyet gücüne dönüştürdü; bu ekolün ufku Avrupa ve Afrika sınırlarına kadar ulaştı. Böyle bir ortamı maddî ve manevî bütün göstergelerde öncü bir topluma çevirmek Kur’an’ın ve İslâm’ın mucizelerindendir.”
Ayetullah Arafi şöyle ekledi:
“Hz. Ali’nin (a.s.) câhiliye toplumu ve bi’set dönemi dünyasına ilişkin tasvirinin ikinci bölümü sadece Arap Yarımadası ile sınırlı değildir; o, bi’set döneminin tüm dünyasını da anlatır. Yani bi’set çağının câhiliyeti sadece Arap Yarımadası’nda değil, bütün yeryüzünde hâkimdi. Roma ve İran gibi dünyanın süper güçleri, Hindistan, Çin, Mısır ve Habeşistan gibi daha küçük güçler bile bu çöküşten payını almıştı.”
Kum Cuma İmamı şunları ekledi:
İmam Ali (a.s.) Nehcü’l-Belâğa’da şöyle buyuruyor:
“O günlerde yeryüzündeki insanlar dağınık dinlere, yaygın arzulara ve parçalanmış yollara sahipti.”
Başka bir hutbede şöyle buyuruyor:
“Allah, Peygamber’i insanlık sapıklık içinde şaşkın, fitne ateşinde odun taşıyan bir hâlde iken gönderdi; nefis arzuları onların akıllarını çelmiş, kibir onların yolunu kaydırmış ve karanlık câhiliye onları hafife alıp değersiz kılmıştı.”
Ayetullah Arafi şöyle devam etti:
“Bu hutbeler yalnızca Arap Yarımadası’na özgü değildir; bütün dünyaya işaret etmektedir. Bu câhiliye bugün de vardır ve bugün dünyanın müstekbir güçlerinde modern câhiliyete tanıklık ediyoruz. Gazze sahnesi, savaşlar ve dünyaya yaptıkları zulümler bu çöküşün örneklerindendir.”
Kum Cuma İmamı şöyle ekledi:
“Emîrü’l-Mü’minîn (a.s.) câhiliye çağının özellikleri hakkında şöyle buyuruyor: Bütün dünya uykudaydı, hatta büyük güçler bile şirk ve ahlâkî çöküntü içindeydi; dinler tahrif edilmişti, yeryüzünde nuranî ve kudsî bir kültür yoktu; cehalet ve karanlık, savaş, bâtıl taassuplar, zulüm ve ayrımcılık hâkimdi; gözler uykuda, kalpler kilitliydi.”
İslâm’ın İkinci Mucizesi
İlim Havzaları Müdürü şöyle dedi:
“Peygamber, uyuyan toplumu uyandırdı ve kapalı gözleri gayb âlemine ve tevhîde açtı. Peygamber’in ikinci mucizesi şudur: Bütün dünyayı şirk ve şeytana kulluk yolundan uyandırdı ve bütün âleme yeni bir hediye sundu. Peygamber (s.a.a) hem maddî gelişim ve yücelişi olan, hem de insanlığa gayb âleminin pencerelerini açan bir medeniyetin temelini attı. Eğer bi’set ve Peygamber’in doğumu olmasaydı bütün dünya bu şaşkınlık içinde ilerleyecekti. Peygamber’in bütün dünya üzerinde hakkı vardır.”
Ayetullah Arafi sözlerinin sonunda şöyle dedi:
“Peygamber’in (s.a.a) doğumunun 1500. yıldönümünde, onunla biatımızı yenileyelim. İslâm ümmeti Peygamber’e dönmelidir. Peygamber’in merhameti kalplerimizi nurlandırsın, gönüllerimizi birbirine yaklaştırsın, İslâm ümmetinin safını birleştirsin ve tevhîd cephesini güçlendirsin.”
yorumunuz